Hangi
eğitim sistemi olursa olsun, teknoloji ne kadar da ilerlese ilerlesin eğitimin
en önemli öğesi öğretmendir. Öğretmenin gizil gücü üstünde odaklanan, onun öğrencinin hayatında,
toplumda, kısaca ülke kaderi üzerinde ne
kadar derin etkilere sahip olabileceğini göstermeye çalışan “Öğretmenin Bir Bakar Mısın?” adlı Doğan Cüceloğlu’nun
bu kitabı Final Kültür Sanat Yayınları tarafından ilk olarak 2018 yılında
yayımlanmış olup, 208 sayfadır.
Genel
görünüş olarak kitaba şöyle bir bakıp, kitabı elinize aldığınızda ön yüzünde
samimi bir şekilde gülüşü ile size bakarken görürüsünüz Doğan Cüceloğlu’nu. Sanki size seslenir ve bir sohbete davet
eder; “öğretmenim bir bakar mısın, seninle konuşacaklarım var.” der. Siz de çayınızı
alır gidersiniz bu sohbete. Sonra sizi dört ana bölümle karşılar Doğan Cüceloğlu kitapta: Bakış, Bilgi, Değerler ve Bitirirken. En son
kısımda da kitapta kullandığı terimler açıklamak içi bir adet sözlük
eklemiştir. Cüceloğlu'nun bu kitabı eğitim hayatlarıyla ilgili anısı olup onu paylaşmak
isteyen okur mektuplarını temel alarak oluşturulmuştur. Yazma amacı öğretmenin gücünü ortaya koymaktır bu okur mektuplarıyla bunu daha net ortaya koyacağını düşünmüştür. Doğan Cüceloğlu mektuplarına aynı zaman da eğitime tutulan bir ayna görevi gördürmüştür. Yazar bu kitapla sadece öğretmenlere hitap etmez
, öğrencilere, velilere ,eğim yöneticilerine , kısaca eğimimle yakında uzaktan
ilişkili kim varsa herkese hitap eder. Uzun
uzadıya öğütler de bulunmaz, eğitim hayatında kendisini, çocuğunu, öğrencisini
etkileyen olayları, kişileri içeren mektuplardan derlenen anıları temel alarak samimi bir sohbet ile eğitimde öğretmenin yerinin ne kadar eşsiz olduğunu anlatmaya çalışır.
Kısa
Bir Özet
Kitabın
yazılma amacını, kurgusunu önsöz ve giriş kısmında bize öncelikle aktarır yazar. Burada da örnek mektuplardan alıntılar yaparak, samimi bir sohbet havasında okuyucuyla
konuşur. Bu bölümlerde özellikle bazı kavramlarla okuyucuyu tanıştırır: Denetim
odaklı korku kültürü ve gelişim odaklı değerler kültürü bu iki kültürü bize
açıklar bir de öğretmen ilişkileri, yargılayan öğretmen , yüreklendiren
öğretmen kimdir? hastanın sadece balık (öğretmen veya öğrenci ) olamayabileceğini suyun( sistemin , hakim
anlayışın) hasta, sağlıksız olabileceğini
anımsatır. Tüm bunları da kendisine gönderilen mektuplardan aldığı örneklerle
açıklamaya çalışır.
Birinci
Bölüm: Bakış
Öğretmenin
öğrenciye, mesleğine ve kendine bakışını irdeler. Bu önemli bir meseledir yazar
da bunu ilk olarak önümüze getirir. İlk olarak öğrencilere öğrenci (toplumsal
rolün adı, sosyal kimlik) olarak mı bakıyor yoksa bir insan , bir birey olarak mı bakıyor bunu
sorgular. Bu iki farklı bakış açısının kaynağı da farklıdır öğretmenin
öğrenciyle olan iletişim biçimini de etkiler. İlki öğrenci toplumsal rolü ile
bakış açısında denetim odaklı korku kültürünün ürünüdür ve çocuğa sadece
öğrenci sosyal kimliği ile bakar ,bu kimliğin altındaki insana bakmaz ona eğilmez der. Buradaki öğretmen tiplemesi öğrenciyi dar bir
kalıp bakış ile görürü onu yargılar. Onu istenilen kalıplara sokmaya çalışır. İkincisi
ise öğrenci rolünün arkasındaki insana bakar, onu görür, onu geliştirmek için
gayret sergiler. Bunu mektuplardaki hikayelerle pekiştirir.
Öğretmenin
mesleğine bakışı yazarın incelediği ikinci alt başlıktır. Bu öğretmenin
önceliklerini sıralar mesleğini neden yapmaktadır, onu sevmektedir mi? Burada
yazar niyet kavramını önümüze getir, öğretmen hangi niyetle sınıfa giriyor,
öğretmen niyetinin farkında mı, bunu sorgular. Niyet bazı şeyleri öncelken
bazılarını geri planda tutmamıza sebep olur der. Susamış kişi önce susuzluğunu giderir sonra
yemek düşünür, der yazar. Öğretmende yükselmeyi düşünüyorsa ona uygun bir niyet
geliştirir ona uygun olan şeylere öncelik verir.
Diğer alt başlıkta ise öğretmen olan ve
öğretmenlik yapandan bahseder. Yazara göre öğretmen olan kimdir, öğretmenlik
yapan kimdir? Yazara göre “öğretmen insan olarak olgunlaştıkça öğrencileri
için" iyi" iyi," doğru" ve" adil" olanı yapmaya
niyetlenir. Artık o niyetini keşfetmiş, öğretmen olmuştur. Öğretmen
olunca" iyi öğrenci”, “kötü öğrenci" ayrımı kaybolur tek istediği
öğrenciyle şimdi burada göz göze gelebilme fırsatıdır.” Öğrenciyi sosyal konumun ötesinde bir insan
olarak görür onu, hatalarıyla, başarılarıyla, sosyal yönüyle bir bütün olarak
algılar onu yaşamda kendi olabilecek, dürüstçe yaşayabilecek kişiler
yetiştirmektir. Öğretmenlik yapana gelince o daha insan olarak ulaşmamıştır. O
öğrenciye dar kalıplar içinde bakar. Kılık kıyafeti salt itaati ön plandadır. O
gücünü öğrencinin bireysel potansiyelini ortaya çıkarmaktan ziyade birbirine benzeyen,
anne babanın ve toplumun tanımladığı meslek ve hayat için kalıplara sokar.
Denetim
odaklı korku kültüründe kişiler öncelikle sosyal statüleri ile yani sosyal
kimlikleri ile ilişkilendirilirler. Bir okul müdürü önce sosyal kimliğini sonra
adınız soyadını söyler. Yani onun için sosyal kimlik daha önde gelir. Değerler
kültüründe ise kişi önce Adını söyler sonra okul müdürü olduğunu söyler tamam
burada hiyerarşide nerede olduğunuz değil Ihsan olarak ön plana çıkarsınız.
Yazara göre korku kültüründe salt otorite korkusu vardır, gelişim odaklı
değerler kültüründe ise otoriteye karşı hesap verebilirliği in yanında iyi
doğru ve adil olmaya özen gösterilir.
Bir
sonraki alt başlıkta ise öğretmenin kendisine bakışının , kendini tanımasının üstünde durur. "Her insan bir anlamda içinde geçmişini taşır kimi zaman anın
içini geçmiş anılarıyla doldurur verir. Bir korku, bir melodi insanın
çocukluğuna götürür, anıları tüm yoğunluğuyla yaşatabilir insan farkına varmadan,
şimdi burada ya, çoğu kez geçmişin gözlükleriyle anlam verir.” Kişi kendinin ne kadar farkındadır, kendi ile
ne kadar barışıktır. “Ayıplama, utandırma, azarlama ve korkutma ile yetiştirilen
iç çocuğu kendini değersiz, güvenilmez, sevilmeye layık olmayan,
ötekileştirilmiş biri olarak görür. Elinde olmadan herkese, her şeye ve hayata
öfkelidir. Bu kişi maskeli, sahte, yapmacık, haset dolu, her şeyi eleştiren
biri olarak hayatını sürdürecektir. İç çocuğu utanca boğulmuş kişinin sevgisi
koşuludur; Duygularını inkâr eder ve saklar. Ya saldırgan ya da pasif davranır.”
Bilgi
Bu
bölümde yazar iletişim, ilişki, tanıklık, dinleme kavramlarını bize aktarır. İlk Önce bilginin iletişim boyutunun ne olduğunu açıklayıp tanımını yapar. burada yazar, iletişimi mesaj alışverişi
olarak açıklar ve bu mesaj alışverişinin de ancak iki insanın birbirinin
farkına vardıklarında başladığını, yani sınıfa girdikleri andan itibaren
öğretmen ve öğrenci arasında iletişimin başladığını belirtir. Bu iletişimi
farkına varılmadan duygusal bir şekilde başladığını belirttir. diğer bir deyişle, sesimizin
tonu bakışlarımız, beden dilimiz iletişimin şeklini ve boyutunu biçimlendirir. Denetim Odaklı Korku Kültürü ile yetişmiş bir öğretmen korkulacak çekinecek biri olması
gerektiğini düşünüyor ve iletişimiz bu şekilde başlatır." Askerlikte
lütfeder omuzlardan, Denetim Odaklı Korku Kültüründe yüzlerden anlaşılır. En
asık suratlı en yüksek mevkideki kişidir, en güler yüzlü ise hiyerarşide en
aşağıda bulunan kişidir." Burada iletişim genellikle yüzeysel öğrencinin
öğrencilik kimliği dışında diğer duygusal duygusal manevi yönlerini umursamaz.
Gelişim odaklı değerler kültüründe iletişim becerisi gelişmiş bir öğretmen
iletişimi sadece kendisiyle öğrenci arasında gerçekleşmediğini bilir, dahası iletişimin çok farklı boyutları olduğunu ve sınıfın içinde farklı
şekillerde gerçekleştiğinin farkındadır. Bunu da öğrenciyi geliştirmek için kullanır.
İlişki alt başlığında öğretmen ve öğrenci arasında gerçekleşen ilişkinin düzeyi yazar tarafından irdelenmektedir. Burada yazar daha önce bahsetmiş olduğu öğretmenlik ve öğrencilik sosyal kimliklerin ilişkisi vardır. Denetim Odaklı Korku Kültüründe öğretmen ve öğrenci ilişkisi sosyal kimliklerin ilişkisi olarak tanımlanır. Öğretmen öğrenciyi korkutan güçlü kişi; öğrenci korkan güçsüz kişi kişidir. Dolayısıyla öğretmen öğrenciyi kendine, kurallara, topluma, ailesine salt itaat edecek şekilde ve korku ile yetiştirir. Öte yandan, Gilişim Odaklı Değerler Kültüründe insan öğretmen ile insan öğrenci arasında ilişki vardır. Bu ilişki sevgi ve saygıya dayanmaktadır.
Tanıklık
Tanıklık, bir öğrenciye ya da bir kişiye "evet, sen buradasın, seni görüyorum, seni tanıyorum,
seni kabul ediyorum" demektir. Bu başlık altında yazar kabul görmenin anlaşılmanın,
önemsenmenin değer verilmenin önemini vurgulamakta ve bir öğrencinin gelişimine
katkısını bize örnekler ile açıklamaktadır. Yazar tanıklığın altı boyutunun var olduğunu
ifade eder. Bunlar öğrencinin önemsenip önemsenmemesi, öğrencinin yargılanmadan
olduğu gibi kabul edilip edilmemesi, öğrencinin kendine özgü bir değer olarak
görülüp görülmemesi, öğrencinin potansiyelinin yeterli görülüp görülmemesi, öğrencinin
emek ve zaman harcamaya değer ve sevilmeye layık olup olmaması. (Önemsenmek,
Kabul edilmek, değerli olmak, öğrenme Potansiyeline Güvenmek, Emek ve Zaman
Vermeye Sevilmeye Değer Olmak, Dinleme)
Üçüncü
Bölüm Değerler
Yazar, bu bölümde Değerlerin insan ve toplum hayatındaki ehemmiyetinden bahseder. “Günlük
hayatta evde, sokakta, okulda, toplantılarda kısaca her yerde ya da doğrudan ya da
dolaylı ilişkiler içindeyiz. Yaşanan olaylar ve söylenen sözlerle iki şekilde
ilişki kurarız. İlki alışkanlıklarımız içinde düşünmeden, otomatik tepkiler
veririz. İkincisi içinde bulunan ortama, karşımızdaki kişiye göre düşünüp
değerlendiririz; o kişiye, o ortama uygun sözler söyleriz. Gelişmiş insanın en
belirgin özelliği , seçimleriyle kendisi için anlamlı bir gelecek inşa edebilme çabası içinde olmasıdır.
Her insan gibi öğretmen de kendi değerlerini keşfederek bu değerlerle mesleği yaparak anlamlı ve güçlü bir yaşam kapısını açar. Ancak öğretmen sadece
kendi yaşamını inşa etmez, kendisiyle birlikte öğrencilerinin ve bir ülkenin
geleceğini de inşa eder.”
“Yaşam
ancak ve ancak şimdi burada yaşanır. Sadece insanlar için değil tüm canlılar
için başka olasılık yoktur. Şimdi burada tüm biyolojik psikolojik süreçler iş
başında olduğu için içinde bulunulan ortamın sosyal gerekleri, ortak değerleri
size her an etki eder. Misal, insan açlık susuzluk uykusuzluk yorgunluk ve daha
yüzlerce biyolojik halden biri içinde olabilir. Sonuç olarak, biyolojik süreçler zihinsel ve
duygusal durumu da belirlediği için her zaman hesaba alınmalıdır.”
Farkında
olmadan içinde büyüdüğümüz toplumdaki sosyal kimliğimizin gereklerini de
yapıyoruz saygı duyduğumuz büyüklere kapı açıyor, yanlarında sigara içmiyor, kardeşimiz düşerse hemen elinden tutup kaldırıyoruz. Doğumdan önce başlayan
biyolojik programlamadan söz edebildiğimiz gibi doğumla başlayan bir sosyal
programlamadan da bahsederiz.
Anlamlı
Bir Gül Sağlıklı Bir Gül Güçlü ve Coşkulu Bir Yaşam İçin Değerler
Değerler
sağlıklı ve barışçıl bir yaşamın temelidir birey aile şirket ya da toplum
olarak sağlıklı kalmanın güçlü ve anlamlı bir yaşamı sürdürebilmenin temelinde
değerler yatar. Bireyin ailenin toplumun yaşadığı ve yaşattığı değerler...
Sınıf
Kültürünün Temel Değerlerini Anlatma Yöntemi
Değişik
görüşleri tartışırken merak ettiği konuları sorabilen insanlardan oluşan bir
toplumla, merak ettiği konuları sorgulayan insanlardan oluşan bir toplum
arasında ne gibi farklar oluşacağı konuşulabilir. Sınıfta bu ortamın
oluşturulması önemlidir bu yüzden okulun ilk 3 4 haftasında dersin on
dakikasını değerler tartışmasına ayırmak oldukça eğitici olmuş olur.
1. Her
Bir Öğrencinin İnsanlara Eşit Değerinin Olması
Yaşı cinsiyeti görünüşü ailenin Sosyo-ekonomik
durumu şivesi hal ve tavrı aktif ve pasif konuşkan ya da suskun oluşu okul
başarısından bağımsız olarak her bir öğrencinin sınıfta diğerine insan olarak
denktir. Kıyaslamanın hiçbir eğitici tarafı yoktur insan ancak kendisiyle
kıyaslanan malıdır diğer kim kıyaslamalar zehirleyicidir.
2. Empati,
Halden Anlama
“Kendi tanıklarının gücünü keşfetmiş öğretmen
yalnız öğrencinin gözüyle değil kendi gözümden dolayı değerlendirmek
durumundadır. İnandığı değere uygun davranmak, öğretmenin kendi gözlüğü gözünde
saygınlığını koruyabilmesi için gereklidir.” Öğretmen öğrencinin içinde
bulunabileceği durumları göz önüne alıp ona göre hareket etmelidir.
3. Merak
Etmek Soru Sormak Konuşmak Özgürlüğü
“Soru
soran öğrencinin güven yoksa ve soru sormayı pek de teşvik etmeyen bir aile
ortamından gelmişse konuşmaya çok kez kafası karışık bir halde başlar ve zihni
yavaş yavaş berraklaşır. Soran kişi sorularını ifade edebileceği ve bu sorular
üzerine sohbet kurabileceği bir ortam bulamıyorsa o ortamda merak etme ve soru
sorma özgürlüğü yok demektir.” Yazar çocuğun kendini gerçekleştirmesine fırsat
verilmeyen ortamda yetişmesinin onun sorgulama, özgürce kendini ifade etme gibi
yetilerini yeterince geliştiremeyeceğini ifade eder.
“Eğitimin
en önemli işlevi olan merak etme gözlem yapma ve soru sorması sınıfta yer
almadığı zaman öğrencinin düşünme yeteneği de gelişmez.” Bir sınıfta öğrenci
salt dinleyen, itaat eden, anlamadığını soramayan bir durumda olması o sınıfın
özgür ve demokratik bir ortam, geliştirici ortam olmadığındı belirtir.
4. Sınırlar
ve Sorumluluklar Sorumluk
Ekip
benim içinde yer aldığı bizi oluşturur alanı geliştikçe ekip hepimizi kapsar.
Sorumluluk" biz" bilincinin kaçınılmaz bir parçasıdır. Bir toplum
vatandaşlarının her birinin içindeki bizi keşfettiği oranda uygar bir toplum
olur. İnsan olarak her birimiz bir toplum içinde yaşarız toplum içinde yaşamak
zorunda her toplumun bir geçmişi bu geçmiş içinde oluşmuş değerleri ve
değerlerle uyumlu gelenek görenek norm ve kuralları vardır. Ben, içinde
yaşadığım bu toplumun; biz kesme işareti i bir üyesi olarak hayatımın anlamını
keşfedebilir.
5. Değer
Olarak Temizlik ve Sağlık
Toplumun
sağlığı bir değer olarak yaşatması önemlidir aksi takdirde hastalık istatistikleri
olarak karşımıza çıkar bu yüzden öğretmenim sağlık önemli mesajını vermelidir. Sigara
içen bir öğretmen bu davranışıyla öğrencilere güçlü bir mesaj verir ben
sağlığıma da değer vermeyen bir insanım der.
6. Bir
Değer Olarak Şimdi- Burada, Geçmiş, Gelecek Dengesi
Şimdi
buradan içinde geçmiş ve gelecek gizli olarak vardır. Yaşlılar şimdi burada
şişkin bir geçmiş balonuyla bulunurlar. Çocuklar ise şimdi burada büyük bir
gelecek olasılığıyla var olurlar. Geçmişin içinde takılıp kalmak sağlıklı
değildir geçmişten alınacak derslerin farkında olmak bu dersleri aldıktan sonra
şimdi burada tam olarak değerlendirmeyi önemsemek gerekir geleceğin içinde
tıkanıp kalmak sağlıksızdır bu kişiler gerçekle ilişkisini kesmiş hayatlar
eserdir geçmişi hesaba katmadan geleceği düşünmeden şimdi ve burada düşünerek
hareket etmek tehlikelerle dolu bir hayat tarzıdır. Şimdi geçmiş gelecek ve
şimdi burada dengesi sağlıklı ve anlamlı bir yaşamın temelidir. Geliştirici bir
öğretmen öğrencilerinin geçmiş gelecek ve şimdi burada dengesinin Önemini
öğrencilerine fark ettirebilir.
7. Bir
Değer Olarak Güven
Sınıfta
güven konusunu işlemenin ve bunun çocuğa aşılamanın önemli olduğunu vurgular.
8. Sevgi
Saygı Dostluk İş birliği
Sınıfta
sevgi saygı ve işbirliği konularıyla ilgili sohbetler önemlidir. Öğrenci bu
kavramları içselleştirme fırsatı yakalayabileceği fırsatlar yaratılmalıdır.
9. Bir
Değer Olarak Sabır Sebat Azim
Öykü
vb. etkinliklerle sabır ve azmin daha
anlaşılması sağlanabilir.
10. Bir
Değer Olarak Özdenetim: Yaşamında Kendin Olarak Var Olmak
Hayatında
kendi olarak var olmak kolay değildir. Bazı insanlar içinde bulundukları ortam
izin verdiği derecede kendileri olabilirler. Bazı insanlarsa ortama uyum
sağlarken o ortamda için işte kendileri olarak var olabilmeye özen gösterirler.
Öğrencilerde kendilerinin farkına vardırılmalıdır.
11. Bir
Diğer Olarak Vatanseverlik
Vatanımızın
hepimizin olduğu ve nasıl ki içinde yetiştiğimiz ailemize karşı sorumluluklarımız
ve görevlerimiz varsa vatanımıza karşı da sorumluluklarımız ve görevlerimiz
oldu öğrencilere aktarılmalıdır.
12. Sınıfta
Disiplin
Sınıfta
disiplin olmadan eğitim kalitesi korunamaz. Denetim Odaklı Korku Kültürünün
Dış Denetimi disiplin anlayışı gelişim odaklı değerler kültürünün iç
denetim disiplin anlayışı vardır. Birincisi öğrenci korkutmaya cezalandırmaya
dayalıdır. Yani polis varken yasaya uyar polis yokken her türlü yasal olmayan
davranışı fütursuzca yapar. Hiç disiplin kişinin kendine tanıklığının önemli
olduğu bir yaşam anlayışı içinde gelişir. İç denetimi disiplin anlayışında iyi,
doğru ve adil olanı inandığı değerler çevresi çerçevesinde kişinin kendisi
takdir eder ve otorite olarak kendi vicdanını kullanır.
13. İnsan
Onuruyla Doğar: Geliştirici Eğitimin Temelinde Sevgi Vardır
Öğrencilerini
insan olarak gören bir öğretmen öğrencilerin duygu ve düşüncelerini onların
davranış ve görünüşlerinden daha çok önem verir böyle bir öğretmen öğrencisiyle
şu duyguyu uyandırır: bu öğretmen beni insan olarak umursuyor, olduğum gibi
görüp kabul ediyor bana güveniyor gelişmem için bana emek ve zaman vermek istiyor
ve beni yaşam ekibinden biri olarak görüyor.
Bitirirken
Bir
toplumun geleceğini en güçlü etkileyen kurum o toplumun eğitim sistemidir ve
eğitim sistemi içinde de en temel unsur öğretmendir. Öğretmenin öneminin ve
gücünün farkına varılması başarılması gereken ilk adımdır bu adım atılması en
zor adımdır.
Odaklı korku kültürü
içinde kurulmuş ve işleyen bir eğitim sisteminde öğretmenin bilgi deneyim ve
becerisinin önemi yoktur önemli olan yönetimlerinin mevki ve makamlarıdır. O
nedenle sisteme giren genç yetenekli dinamik kişiler usta öğretmen olmak yerine
müfettiş okul müdürü ile müdür yardımcısı olmayı öğrenirler. Böylece
öğretmenlik kalitesinin ve kısım ihmal edildiği ve mevkilerin öne çıkarıldığı bir
eğitim sistemi oluşur.
Kitap Hakkında Son
Düşünceler
Kurgusal
olarak baktığımızda, kitap bir sohbet havasındadır, yazar okurla sohbet ederek
konuları işler. Kitap eğitim sürecine
bir yerde temas etmiş okurların mektubuna dayandırılarak hazırlanmıştır. Bu
anlamıyla bir dönüt, bir ayna vazifesi gördüğünü düşünüyorum. Aynı şekilde,
okur mektupları birer olay olaydır. Bu noktada gerçek hayattan alınan
örneklerle eğitim sistemimizin bir fotoğrafı ortaya konmuştur, bu fotoğrafta
hem güzel dokunuşlar hem de düzeltilmesi gereken çok sayıda nokta bize
sunulmuştur
Kitabın
genel anlamda sade ve yalın bir dili vardır. Okuyucuyu bilimsel terim ve detaylara
boğmamıştır. Hatta kitapta eğitimle ilgili veya diğer bazı bilimsel terimler
yazar tarafından hem konunun geçtiği yerlerde hem de kitabın sonuna konulan bir
sözlük içerisinde açıklanmıştır. İlk bölümde söylediğim gibi kitap sadece
öğretmenlere, eğitim alanındaki uzmanlara hitap etmemektedir, aksine eğitimle kıyıdan
köşeden ilişkisi olan herkese hitap eder. Tabi ki kitabın sohbet havasında
olması, yazarın konuları detaylı ve derinlemesine işlemesinden ziyade yüzeysel
olarak anlatması bazı okuyucuların çok sıradan bir anlatım tarzı var demesine
yol açabilir. Bazıları da bunlar zaten bildiğimiz şeyler zaten diyecektir. Sevgi,
güven gibi konuları biraz daha derinlemesine işleseydi daha güzel oldu. Kesinlikle
okunması gerektiğini düşündüğüm bir kitap. Keyifli okumalar.